Ocak 2003

-
Aa
+
a
a
a

“Bir seçimin sonucu değilim ben; bir tarihin sonucuyum.” 

Luiz İnacio da Silva (“Lula”), Brezilya tarihindeki ilk solcu Başkan. (Ayakkabı boyacılığı, maden işçiliği, sendikacılık ve siyaset sürecinden geçerek Başkan seçildikten sonra yemin töreninde yaptığı konuşmadan.)

Türkiye demokratik bir tuhaflığı gidererek girdi yeni yıla; Adalet ve Kalkınma Partisi lideri Recep Tayyip Erdoğan’a başbakan olma yolu açıldı. Erdoğan, başbakan olduktan sonra da özgürlükçü üslubunu terk etmedi; örneğin Kıbrıs konusunda, Kuzey kesiminin çözüm isteğinin görmezden gelinemeyeceğini söyledi. Ancak, bu ve benzeri sorunlarla ilgili genel kararlılık yıl sonuna kadar aynı seviyede sürmeyecekti.

2003 yılı boyunca, bütün dünya en çok savaşı konuştu. Amerika Birleşik Devletleri ile Britanya’nın, kitle imha silahlarını yok etmek gerekçesiyle Irak’a saldırmaları, sadece bu yılın değil; galiba 21. Yüzyıl başının da ana gündem maddesiydi. 

Amerika Birleşik Devletleri bir taraftan yığınağını sürdürüyor, diğer taraftan savaşı hiç istemediğini belirtiyor, Bağdat’taki silah uzmanlarının rahat çalıştıkları ve Irak yönetiminden yardım gördükleri BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından ifade ediliyor, Silah Denetçileri Heyet Başkanı Hans Blix ile Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed El Baradey’den Irak aleyhine, saldırıya gerekçe oluşturabilecek bir açıklama gelmiyor, bütün bunlar olurken Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, halkı savaşa hazır olmaya çağırıyordu.ABD haricinde hemen hemen tüm dünya ülkelerinin kamuoyunun ezici çoğunlukla karşı çıktığı bir ortamda Almanya savaşa katılmayacağını belirtmiş, Fransa da Birleşmiş Milletler’de savaşa yönelik bir tasarının oylanması halinde veto hakkını kullanabileceğini açıklamıştı. ABD’ye karşı kutup oluşturabilecek tek seçenek Avrupa Birliği bünyesinde yarılma vardı. Fransa ile Almanya’nın karşısında 8 Avrupa ülkesinin hükûmetleri savaştan yana tavır alıyordu. Bu arada, Fransa ile Almanya hükûmetlerinin de, savaşa kamuoylarının talebiyle ve ‘insaniyet namına’ değil; Saddam Hüseyin ile önceden yapılmış anlaşmaların geçersiz kalacağı endişesiyle karşı çıktıkları söyleniyordu. Irak’ın işgaline taraftar görünmeyen Rusya’nın ismi de gene bu çerçevede anılıyordu.

Irak’ın 2003 yılında işgal edilmesi, sayısız tartışmanın yanı sıra temel kurumlardan birini de tartışmalı hale getirdi: Birleşmiş Milletler. Örneğin Amerika Dışişleri Bakanı Colin Powell, BM kararı olmadan da saldırıya geçebileceklerini söylüyordu. Yani, ABD, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi çerçevesinde, uluslararası hukuku dikkate almayacağını, tek kutuplu bir dünyanın tek hegemonu olmaya karar verdiğini açık açık söylüyor, hatta bu açıksözlülük bir ölçüde dünyanın dilinin tutulmasına da neden oluyordu. Şaşkınlığı atlatabilenler, bu insafsız saldırganlığa bütün güçleriyle karşı çıkıyorlar; gelecek savaşın terörle değil, enerji kaynaklarıyla, petrolle ve Ulusal Savunma Stratejisi belgesine resmen yazılan emperyal hegemonya ilgili olduğunu söylüyorlardı; hem, Kuveyt’i işgal ettiği tarihe kadar Saddam Hüseyin de Amerika’nın yakın dostlarından biri değil miydi?.. Ama Başkan Bush’un ‘yol haritası’ çoktan çizilmişti. Ocak ayı içinde Kuzey Kore’nin, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan çekildiğini açıklaması da ilginç bir gelişmeydi, ancak bu karar, Irak’ın akıbetini getirmeyecekti Kuzey Kore’ye. Temel sorun kitle imha silahları, deniyordu ama, Amerika yönetimi Irak’ta ‘askerî’, Kuzey Kore’de ‘diplomatik’ çözüm peşinde olacaktı ve bunu da saklamıyordu.

2003 yılı boyunca, Ortadoğu sorunu da hiçbir olumlu gelişme göstermeksizin devam etti. Ocak ayında Tel Aviv’de iki intihar bombacısı ve Gazze’de 9 İsrail füzesi onlarca kişiye ölüm getirdi. Bununla beraber, işgal altındaki bölgelerde görev almak istemeyen İsrailli askerlerin, yani refusnik’lerin sayısı da giderek artıyordu. Yıl sonuna doğru İsrail’in çok prestijli savaş pilotları ve yine çok prestijli elit birlikleri de gittikçe artan sayıda vicdani redciler safına katılacak ve isyanlarını açık mektuplarla Başbakanlarına bildirecek, bedelini de görevden alınarak ve davalara muhatap olarak ödeyeceklerdi.

Ocak ayında, Solomon Adaları’nı Zoe Kasırgası, Avustralya’nın başkenti Canberra’nın büyük bir bölümünü dev orman yangınları ve THY’nın İstanbul – Diyarbakır seferini yapan yolcu uçağını da iniş sırasında sis yuttu.

Brezilya’nın Porto Alegre kentindeki Dünya Sosyal Forumu’nun son gününde, 30 bin kişilik yürüyüşten tek ses çıkıyordu: Savaşa hayır!